İçtihatlar

AYM KARARI: Anayasanın 10. Maddesiyle Güvence Altına Alınan Ayrımcılık Yasağının İHLAL EDİLDİĞİ.....

Zeynep Kayhan

TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
(T. İ. A. BAŞVURUSU)
(Başvuru Numarası: 2018/9074)
Karar Tarihi: 3/7/2019
R.G. Tarih ve Sayı: 2/8/2019-30850

BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler : Serdar ÖZGÜLDÜR
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör : Fatih TORUN
Başvurucu : T. İ. A.
Vekili : Av. S. A.
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; acil, yoğun bakım ve icap nöbetlerine tabi diğer personele nöbet ücreti
ödenmesine rağmen bazı uzman doktorlara nöbet ücreti ödenmemesi nedeniyle mülkiyet
hakkı bağlamında ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/3/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden
sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık)
gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Göğüs Cerrahisi
Kliniğinde 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yüksek öğretim Kanunu hükümlerine tabi uzman
doktor olarak görev yapmaktadır (22/2/2018 tarihli ve 7100 sayılı Kanun\'un 2., 13. ve 29.
maddeleri uyarınca yüksek öğretim kurumlarına tahsis edilen okutman, uzman, çevirici,
eğitim-öğretim planlamacısı kadroları kaldırılarak bunların yerine öğretim görevlisi kadrosu
ihdas edilmiş olup başvurucunun kadrosu da öğretim görevlisi kadrosuna dönüşmüştür.).
9. Başvurucu; göğüs cerrahisi uzmanı olarak tuttuğu acil, yoğun bakım ve icap
nöbetlerine ilişkin nöbet ücretlerinin ödenmesi talebiyle Ege Üniversitesi Rektörlüğüne
(İdare) başvuruda bulunmuştur. İdare, başvuruya süresinde cevap vermemiştir.
10. Başvurucu, söz konusu idari işleme karşı İdare aleyhine 17/5/2016 tarihinde
İzmir 2. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) iptal davası açmıştır. Dava dilekçesinde; işlemin
hukuka aykırı olduğu, aynı nitelikte kamu hizmeti veren fakat farklı mevzuat hükümlerine
göre istihdam edilen emsal personele ve nöbet tutan tıpta uzmanlık öğrencilerine nöbet ücreti
ödemesi yapıldığı, hekim olarak istihdam edilen personele nöbet ücreti ödenmesine cevaz
vermeyen bir hüküm bulunmadığı belirtilmiştir. Başvurucu, bu nedenle kendisine nöbet
ücreti ödenmemesinin eşitlik ilkesine ve hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürerek dava
konusu işlemin iptali ile ödenmeyen nöbet ücretleri toplamı olan 8.762,40 TL\'nin yasal faizi
ile birlikte tazminini istemiştir.
11. Mahkeme 19/7/2017 tarihinde davanın kabulü ile dava konusu işlemin iptaline
ve ödenmeyen nöbet ücretleri toplamı olan 8.762,40 TL\'nin davalı İdareye başvuru tarihi olan
19/2/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine karar
vermiştir.
12. Mahkeme kararına karşı İdare tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş,
istinaf incelemesi sonucunda İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesinin
28/12/2017 tarihli kararı ile istinaf başvurusunun kabulüyle kesin olarak davanın reddine
karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, öncelikle 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu\'nun ek 33. maddesinde sayılan sağlık kuruluşlarında normal, acil veya
branş nöbeti tutan personele ödenecek nöbet ücretlerinin düzenlendiği belirtilmiştir. 2547
sayılı Kanun\'a tabi uzman doktor olan başvurucunun 657 sayılı Kanun\'un nöbet ücreti
ödenmesine ilişkin ek 33. maddesinde sayılan personel arasında yer almadığı tespiti
yapıldıktan sonra yine anılan maddede atıf yoluyla gösterilen 2547 sayılı Kanun\'un 50.
maddesinin (e) bendi kapsamına da girmediği sonucuna varılmıştır. Anılan gerekçe
doğrultusunda davacıya nöbet ücreti ödenmesinin mümkün bulunmadığına hükmedilmiştir.
13. Nihai karar başvurucu vekiline 2/3/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 26/3/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 657 sayılı Kanun\'un ek 33. maddesi şöyledir:
“Yataklı tedavi kurumları, seyyar hastaneler, ağız ve diş sağlığı merkezleri, aile sağlığı
merkezleri, toplum sağlığı merkezleri ve 112 acil sağlık hizmetlerinde haftalık çalışma
süresi dışında normal, acil veya branş nöbeti tutarak, bu nöbet karşılığında kurumunca izin
kullanmasına müsaade edilmeyen memurlar ile sözleşmeli personele, izin suretiyle
karşılanamayan her bir nöbet saati için (nöbet süresi kesintisiz 6 saatten az olmamak üzere),
aşağıda gösterilen gösterge rakamlarının aylık katsayısı ile çarpılması sonucu
hesaplanacak tutarda nöbet ücreti ödenir. (Ek cümle:2/1/2014-6514/10 md.) Bu ücret yoğun
bakım, acil servis ve 112 acil sağlık hizmetlerinde tutulan söz konusu nöbetler için yüzde elli
oranında artırımlı ödenir. Ancak ayda aile sağlığı ve toplum sağlığı merkezlerinde 60
saatten, diğer yerlerde ve hiçbir şekilde 130 saatten fazlası için ödeme yapılmaz. Bu ücret
damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz.
(Değişik tablo: 27/3/2015-6639/10 md.)
Gösterge
a) Eğitim görevlisi, başasistan, uzman tabip 150
b) Tabip, tıpta uzmanlık mevzuatında belirtilen dallarda, bu mevzuat hükümlerine göre
uzmanlık belgesi alan tabip dışı personel, aynı dallarda doktora belgesi alanlar 135
c) Diş tabibi ve eczacılar 120
ç) Mesleki yüksek öğrenim görmüş sağlık personeli 90
d) Lise dengi mesleki öğrenim görmüş sağlık personeli 75
e) Diğer personel 55
Bu madde hükmü, üniversitelerin yataklı tedavi kurumlarında çalışan ve 4/11/1981
tarihli ve 2547 sayılı Yüksek öğretim Kanununun 50 nci maddesinin (e) bendi kapsamında
bulunanlar ile yataklı tedavi kurumlarında çalışan ve 11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı
Kanunun ek 14 üncü maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında bulunanlar hakkında da
uygulanır.
İcap nöbeti tutan ve bu nöbet karşılığında kurumunca izin kullanmasına müsaade
edilmeyen memurlar ile sözleşmeli personele, izin suretiyle karşılanamayan her bir icap
nöbeti saati için, icap nöbeti süresi kesintisiz 12 saatten az olmamak üzere, yukarıda nöbet
ücreti için belirlenen ücretin yüzde 40\'ı tutarında icap nöbet ücreti ödenir. Bu şekilde
ücretlendirilebilecek toplam icap nöbeti süresi aylık 120 saati geçemez.
Bu madde uyarınca yapılacak ödemeler, döner sermayesi bulunan kurumlarda döner
sermaye bütçesinden karşılanır.”
16. 2547 sayılı Kanun\'un 3. maddesinin (l) ve (n) bentleri şöyledir:
“(l) (Değişik: 22/2/2018-7100/2 md.) Öğretim Elemanları: Yüksek öğretim
kurumlarında görevli öğretim üyeleri, öğretim görevlileri ve araştırma görevlileridir.
...
(n) (Değişik: 22/2/2018-7100/2 md.) Öğretim Görevlisi: Yüksek öğretim kurumlarında
okutulan dersleri vermek, uygulama yapmak veya yaptırmakla yükümlü olan öğretim
elemanıdır.\"
17. 2547 sayılı Kanun\'un 50. maddesinin (e) bendi şöyledir:
“Tıpta uzmanlık öğrenimi yapanlara verilecek aylık veya ödeneklerin tespitinde, aynı
durumda bulunan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığındaki personelin aylık ve ödenekleri
gözönünde tutulur.\"
18. 2547 sayılı Kanun\'un 62. maddesi şöyledir:
“Üniversite öğretim elemanları ve üst kuruluşlar ile üniversitelerdeki memur ve diğer
görevlilerin özlük hakları için bu kanun, bu kanunda belirtilmeyen hususlar için Üniversite
Personel Kanunu, Üniversite Personel Kanununda bulunmayan hususlar için ise genel
hükümler uygulanır.\"
19. 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yüksek öğretim Personel Kanunu\'nun 20.
maddesi şöyledir:
“Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 2547 sayılı Yüksek öğretim Kanunu ile 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri uygulanır.\"
20. 13/10/1984 tarihli ve 18544 sayılı Resmi Gazete\'de yayımlanan Lisansüstü
Öğrenim Görenlerden Öğretim Yardımcısı Kadrolarına Atanacakların Hak ve
Yükümlülükleri ile Tıpta Uzmanlık Öğrencilerinin Giriş Sınavları Hakkında Yönetmelik\'in
(Yönetmelik) 3. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tıpta uzmanlık öğrencileri ile yüksek lisans, sanatta yeterlik ve doktora öğrencilerinin
öğretim yardımcılığı kadrolarına atanmaları 2547 sayılı kanunun 50. maddesi esaslarına
uyulmak kaydıyla aynı kanunun 2880 sayılı kanunla değişik 33. maddesindeki usule göre
yapılır.\"
21. Yönetmelik\'in 10. maddesi şöyledir:
\"2547 sayılı kanunun 50. Maddesine göre öğretim yardımcılığı kadrolarına geçici
olarak atanıp, yüksek lisans, doktora, sanatta yeterlik ve tıpta uzmanlık öğrenimlerini başarı
ile tamamlayarak yüksek lisans, doktora veya sanatta yeterlik diploması veya tıpta uzmanlık
belgesi alanların kadro ile ilişkileri kendiliğinden kesilir.
Hizmetlerine ihtiyaç görülenlerin 2547 sayılı kanunun 2880 sayılı kanunla değişik 33.
maddesine göre öğretim yardımcısı olarak yeniden atanmaları mümkündür.\"
B. Uluslararası Hukuk
22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi\'ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol\'ün
\"Mülkiyetin korunması\" kenar başlıklı birinci maddesi şöyledir:
\"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme
hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve
uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak
kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının
ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları
hakka halel getirmez.\"
23. Sözleşme\'nin 14. maddesi ise şöyledir:
\"Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din,
siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet,
mülkiyet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık
gözetilmeksizin sağlanmalıdır.\"
24. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) yerleşik içtihadına göre
Sözleşme\'nin 14. maddesi, Sözleşme ve eki protokollerde yer alan diğer hak ve özgürlükleri
tamamlayıcı bir nitelik taşımaktadır. Dolayısıyla sadece güvence altına alınan diğer hak ve
özgürlüklerden yararlanılması bağlamında uygulanan bu hakkın bağımsız bir şekilde
uygulanabilmesi ise söz konusu değildir (Fâbian/Macaristan [BD], B. No: 78117/13,
5/9/2017, § 112; Rasmussen/Danimarka, B. No: 8777/79, 28/11/1984, § 29). Zira 14. madde
yalnızca Sözleşme’de bulunan hak ve özgürlüklerin kullanılması bakımından yapılan
ayrımcılığı yasaklamaktadır (Gaygusuz/Avustralya, B. No: 17371/90, 16/9/1996, § 36). Bu
sebeple bu hakkın ihlal edildiğine ilişkin şikâyet, Sözleşme’deki hangi hak veya özgürlük
bakımından ayrımcılık yapıldığı iddiasını da içermelidir. Zira Sözleşme ve protokollerin
güvence altına aldığı başka hak ve özgürlüklerin kapsamına girmedikçe 14. maddenin
uygulanma imkânı yoktur (Rasmussen/Danimarka, § 29).
25. AİHM\'e göre farklı muamele nesnel ve makul bir gerekçeye sahip olmaması
hâlinde ayrımcı olarak nitelendirilir. Diğer bir deyişle meşru bir amaç taşımadığı veya
kullanılan araçlarla gerçekleştirilmek istenen amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi
bulunmadığı tespit edilen farklı muamele, ayrımcılık oluşturur (Fabris/Fransa [BD], B. No:
16574/08, 7/2/2013, § 56).
26. AİHM, taraf devletlerin başka koşullarda benzer durumlar teşkil eden
farklılıkların ayrımlı bir muameleyi gerektirip gerektirmediğinin ve ne ölçüde gerektirdiğinin
değerlendirmesinde takdir yetkileri bulunduğunu kabul etmektedir. Bu takdir alanının
kapsamı koşullara, olayın konusuna ve arka planına göre değişiklik gösterir
(Stummer/Avusturya [BD], B. No: 37452/02, 7/7/2011, § 88). Özellikle ekonomik ve
toplumsal stratejiye ilişkin genel tedbirlerin uygulanması söz konusu olduğunda devletin
geniş bir takdir yetkisinin olduğu kabul edilmektedir (Hämäläinen/Finlandiya [BD], B. No:
37359/09, 16/7/2014, § 109).
27. AİHM; Sözleşme\'nin 14. maddesine ilişkin başvurularda ölçülülük kriteri
çerçevesinde izlendiği iddia edilen amacın önemi, bu amaca özgülenen ayrımcı müdahalenin
başvurucunun mülkiyet hakkına müdahalesinin ağırlığı, ayrımcı müdahalenin amacın
gerçekleştirilebilmesi için uygun ve elverişli olup olmadığı, söz konusu amacın izlenebilmesi
için ayrımcı müdahalenin yapılmasının zorunlu olup olmadığı, başvurucunun ayrımcı
müdahaleden mağduriyetinin giderilmesi için devlet tarafından önlem alınıp alınmadığı gibi
unsurları denetlemektedir. Ayrıca AİHM, meşru bir kamu politikasını destekleyen bir
müdahalenin uygulamada kabul edilemez derecede geniş olup olmadığını veya bazı kişilere
makul olanın ötesinde veya aşırı bir yük yükleyip yüklemediğini saptamaya çalışmaktadır
(Thlimmenos/Yunanistan [BD], B. No: 34369/97, 6/4/2000, § 47; Guberina/Hırvatistan, B.
No: 23682/13, 22/3/2016, §§ 66-74; Fâbian/Macaristan, §§ 112-117).
28. Maggio ve diğerleri/İtalya (B. No: 46286/09, 31/5/2011) kararına konu olayda
başvurucuların emekli aylıklarının İsviçre\'de çalıştıkları dönemde ödedikleri primlere göre
daha fazla hesaplanması gerektiğini belirterek yaptıkları talepler ulusal makamlarca
reddedilmiştir. Buna göre başvurucuların ilki emekli aylığı almaya başladığı 1996 yılından
2009 yılına kadar 1.372 avro yerine 873 avro almış, 2010 yılından sonra da kendisine 1.900
avro yerine 1.178 avro ödenmiştir. Bununla birlikte AİHM; başvurucuların bütünüyle sosyal
güvenlik aylığından yoksun bırakılmadığını, yurt dışında çalıştıkları dönemde ödedikleri
primlerin daha az olduğunu ve bu azaltmanın genel bir eşitliği sağlamaya yönelik olduğunu
vurgulamıştır. AİHM sonuç olarak devletin sosyal güvenlik alanındaki geniş takdir yetkisine
de işaret ederek müdahalenin başvuruculara aşırı bir külfet yüklemediği sonucuna varmıştır
(Maggio ve diğerleri/İtalya, §§ 59-64). Mülkiyet hakkının ayrımcılık yasağı ile bağlantılı
olarak incelenmesi neticesinde de müdahalenin makul ve nesnel bir amacı olduğu belirtilerek
ihlal olmadığına karar verilmiştir (Maggio ve diğerleri/İtalya, §§ 68-75).
29. Stummer/Avusturya ([BD], B. No: 37452/02, 7/7/2011) kararına konu olayda ise
ceza infaz kurumunda hükümlü olunan sürede yapılan çalışmaların emekliliğe esas
alınmaması şikâyet edilmiştir. AİHM öncelikle Sözleşme\'ye ek 1 No.lu Protokol\'ün 1.
maddesinin mülk edinme hakkı tanımadığını belirterek taraf devletlerin sosyal güvenlik
yardım veya ödemelerini nasıl yapacağı konusunda takdir haklarının bulunduğunu kabul
etmiştir. Ancak bir taraf devletin sosyal güvenlik ödemesi yapılmasına dair yasal bir
düzenleme yapması durumunda bu yasal düzenlemeye dayalı olarak söz konusu ödemelerin
veya yardımların Sözleşme\'nin anılan maddesi çerçevesinde mülk oluşturduğunu
vurgulamıştır. AİHM ayrıca somut olayda olduğu gibi başvurucuya kısmen veya tamamen
ödeme yapılmamasının şikâyet edildiği hâllerde Sözleşme\'nin 14. maddesinin ek 1 No.lu
Protokol\'ün 1. maddesi ile bağlantılı olarak incelenebileceğine değinmiştir. Diğer bir deyişle
mülkiyet hakkına ilişkin söz konusu Sözleşme maddesi herhangi bir biçimde sosyal güvenlik
ödemesi alınması hakkı içermese dahi taraf devletin böyle bir ödeme oluşturması durumunda
bu ödemenin Sözleşme\'nin 14. maddesine uygunluğunun incelenmesi gerektiği belirtilmiştir
(Stummer/Avusturya, §§ 81-84).
30. AİHM, Sözleşme\'nin 14. maddesinde yer alan diğer statü kavramının sınırlı
olmadığını belirterek hükümlü olmanın anılan maddenin amacı çerçevesinde ayrımcılığa
temel oluşturabilecek kişisel statü hâllerinden biri sayılabileceğini kabul etmiştir
(Stummer/Avusturya, § 90). Kararda, başvurucu hükümlünün diğer çalışanlar ile benzer
durumda oldukları tespit edilmiş; önemli sayılabilecek prim ödemesi yapılmadığı gözetilerek
sosyal güvenlik sisteminin korunması çerçevesinde müdahalenin meşru bir amacının olduğu
belirtilmiştir (Stummer/Avusturya, §§ 91-98). Son olarak makul ve nesnel bir amacı
bulunduğu belirtilen müdahalenin başvurucuya aşırı bir külfet yüklemediğinden ölçülü
olduğu sonucuna varılmıştır (Stummer/Avusturya, §§ 99-111).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 3/7/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucu, aynı nitelikte kamu hizmeti veren fakat farklı mevzuat hükümlerine
göre istihdam edilen emsal personele ve tıpta uzmanlık öğrencilerine nöbet ücreti ödemesi
yapılırken 2547 sayılı Kanun\'a tabi uzman doktor olarak istihdam edilen personele nöbet
ücreti ödenmediğini belirtmektedir. Başvurucu, 657 sayılı Kanun\'a tabi personel ile 2547
sayılı Kanun\'a tabi tıpta uzmanlık öğrencilerine nöbet ücreti ödenirken 2547 sayılı Kanun\'a
tabi olarak çalışan uzman doktorlara nöbet ücreti ödenmemesinin eşitlik ilkesine aykırı
olduğunu iddia etmektedir. Ayrıca başvurucu; kendisi ile aynı durumda olan kişilerin açmış
olduğu davaların bir kısmının kabul ile sonuçlandığını ve bu kişilerin de nöbet ücreti
aldıklarını, bunun yanı sıra kendisine nöbet ücreti ödenmeden nöbet tutturulmasının angarya
yasağını da ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
33. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
B. Değerlendirme
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki
nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir
Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
35. Anayasa’nın \"Mülkiyet hakkı\" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
36. Anayasa\'nın 10. maddesi şöyledir:
\"Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
...
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine
uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.\"
37. Anayasa\'nın 10. maddesi ayrımcılık yasağı biçiminde düzenlenmemiş olsa bile
eşitlik ilkesinin anayasal bağlamda her durumda dayanılacak normatif bir değer taşıması
nedeniyle ayrımcılık yasağının da etkili bir şekilde hayata geçirilmesi gerekir. Başka bir
deyişle eşitlik ilkesi somut bir ölçü norm olarak ayrımcılık yasağını da içerir (Tuğba Arslan
[GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 108). Başvurucunun ayrımcılık yasağının ihlal
edildiğine yönelik iddialarının soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp iddiaların
Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak
ele alınması gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 33). Bu sebeple bu
hakkın ihlal edildiğine ilişkin şikâyet, Anayasa ve Sözleşme kapsamında hangi hak veya
özgürlük bakımından ayrımcılık yapıldığı iddiasını da içermelidir. Ancak Anayasa ve
Sözleşme\'nin ortak koruma alanında yer alan başka bir hakkın ihlal edildiğini iddia ve ispat
etmek şart olmayıp başvurudaki uyuşmazlık konusunun bu koruma alanında yer alan diğer
hakların kapsamında olması gerekli ve yeterlidir.
38. Başvurucu, eşitlik ilkesinin ve angarya yasağının ihlal edildiğini ileri sürmek
suretiyle bireysel başvuruda bulunmuş ise de başvuru formu ve ekleri bir bütün olarak
incelendiğinde başvurucunun temel olarak aynı nitelikte kamu hizmeti veren fakat farklı
mevzuat hükümlerine göre istihdam edilen emsal personele nöbet ücreti ödemesi yapılırken
2547 sayılı Kanun\'a tabi uzman doktor olarak istihdam edilen personele nöbet ücreti
ödenmemesinin haksız bir ayrımcı muameleye yol açtığını şikâyet ettiği anlaşılmıştır.
Dolayısıyla başvurucunun buna dair şikâyetinin ilgili olduğu mülkiyet hakkı bağlamında
ayrımcılık yasağı iddiası yönünden değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
40. Somut olayda şikâyet konusu olan nöbet ücretlerinin mülk teşkil ettiği
kuşkusuzdur. Başvurucu, aynı nitelikte kamu hizmeti veren fakat farklı mevzuat hükümlerine
göre istihdam edilen emsal personele nöbet ücreti ödemesi yapılırken kendisine
ödenmediğinden yakınmaktadır.
41. Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce mülkiyet hakkı bağlamında
ayrımcılık yasağına ilişkin ilkeler Reis Otomotiv Ticaret ve Sanayi A.Ş. ([GK], B. No:
2015/6728, 1/2/2018) kararında ortaya konulmuştur. Buna göre mülkiyet hakkı bağlamında
ayrımcılık iddiasının incelenmesinde öncelikle Anayasa\'nın 10. maddesi çerçevesinde benzer
sebebin ve farklı muamelenin mevcut olup olmadığı tespit edilmeli, bu bağlamda aynı ya da
benzer durumdaki kişiler arasında mülkiyet hakkına müdahale bakımından farklılık gözetilip
gözetilmediği belirlenmelidir. Bundan sonra farklı muamelenin objektif ve makul bir temele
dayanıp dayanmadığı ve müdahalenin ölçülü olup olmadığı sorgulanarak sonuca varılacaktır
(Reis Otomotiv Ticaret ve Sanayi A.Ş., § 77).
a. Benzer Sebebin ve Farklı Muamelenin Tespiti
42. Anayasa\'nın 10. maddesinde sayılan ayrımcılık sebeplerinin cinsiyet, ırk veya
din gibi bireylerin doğuştan taşıdıkları ya da sonradan edindikleri kişisel olarak
nitelendirilebilecek sebeplerle sınırlı olmadığı kabul edilmektedir. Dolayısıyla bu maddede
yer alan \"benzer sebepler\" kavramı geniş bir anlamı içermekte olup maddede yer alan
\"herkes\" ve \"benzeri sebepler\" ifadeleriyle ayrımcılığa karşı korunan kişi ve ayrımcılık
temelleri açısından sınırlı bir yaklaşımın benimsenmediği gözetilmelidir. Bu bağlamda
belirtmek gerekir ki mülkiyet temelinde de ayrımcılığın yasaklandığı kabul edilmelidir.
Nitekim Sözleşme\'nin 14. maddesinde mülkiyet (property) açık bir şekilde ayrımcılık
temelleri arasında sayılmıştır. Buna göre kamu makamlarının mülkiyet hakkının korunması
çerçevesinde mülk sahipleri arasında ayrıma yol açacak müdahalelerde bulunmama
yükümlülükleri bulunmaktadır (Reis Otomotiv Ticaret ve Sanayi A.Ş., § 83).
43. Somut olayda Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Göğüs Cerrahisi
Kliniğinde 2547 sayılı Kanun hükümlerine tabi uzman doktor olarak görev yapan
başvurucuya tuttuğu acil, yoğun bakım ve icap nöbetlerine ilişkin olarak 657 sayılı Kanun\'un
ek 33. maddesinde yer alan hüküm gerekçe gösterilerek nöbet ücretleri ödenmemiştir. Ancak
anılan Kanun hükmü uyarınca başvurucu ile aynı şekilde yataklı tedavi kurumları, seyyar
hastaneler, ağız ve diş sağlığı merkezleri ve 112 Acil sağlık hizmetlerinde haftalık çalışma
süresi dışında normal, acil veya branş nöbeti tutarak bu nöbet karşılığında kurumunca izin
kullanmasına müsaade edilmeyen 657 sayılı Kanun\'a tabi memurlar ve sözleşmeli personel
ile 2547 sayılı Kanun\'a tabi tıpta uzmanlık öğrencilerine nöbet ücreti ödenmektedir.
44. Bu noktada 657 sayılı Kanun\'un ek 33. maddesinde; sağlık kuruluşlarında acil,
yoğun bakım ve icap nöbetleri tutan ve nöbet ücreti ödemesi yapılan sağlık personelinin
eğitim görevlisi, başasistan, uzman tabip, tabip, tıpta uzmanlık mevzuatında belirtilen
dallarda bu mevzuat hükümlerine göre uzmanlık belgesi alan tabip dışı personel, aynı
dallarda doktora belgesi alanlar, diş tabibi, eczacılar ve diğer sağlık personeli olarak sayıldığı
görülmektedir. Ayrıca madde metninde, akademik personel açısından nöbet ücreti, tıpta
uzmanlık eğitim faaliyeti kapsamında tıp ve diş tabipliği branşlarında (yerli veya yabancı)
uzmanlık eğitimi alan öğrencilere hasredilmiş; 2547 sayılı Kanun\'un 3. maddesinde öğretim
elemanları olarak sayılan öğretim üyeleri, öğretim görevlileri ve araştırma görevlilerinin
nöbet hizmetine tabi olmaları durumunda nöbet ücreti alıp alamayacaklarına ilişkin bir
düzenleme yapılmamıştır.
45. Nöbet ücretine ilişkin bir başka düzenleme ise 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı
Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu\'nun ek 9. maddesinde yer almaktadır. Anılan maddeyle,
Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşları ile üniversitelerin ilgili birimlerinin
Sağlık Bakanlığı ve üniversitelerce karşılıklı olarak iş birliği çerçevesinde birlikte
kullanılabilmesine ilişkin bir düzenleme yapılmıştır. Maddenin ilk fıkrasında \"Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumuna bağlı sağlık tesisleri ile üniversitelerin tıp ve diş hekimliği alanında
lisans ve uzmanlık eğitimi veren kurumları; eğitim, araştırma ve sağlık hizmeti sunumu için
insan gücü, mali kaynak, fiziki donanım, bina, tıbbi cihaz ve diğer kaynakları karşılıklı olarak
aşağıdaki usul ve esaslara göre birlikte kullanabilir.\" denilmekte, yedinci fıkrada ise
\"Birlikte kullanımdaki sağlık tesisleri ve ilgili birimlerde görevli öğretim elemanları dâhil
tüm personel; ihtiyaç duyulan tıbbi ve bilimsel danışmanlık, nöbet, konsültasyon ve diğer
sağlık hizmetlerini yerine getirmekle ve bu kapsamda kendilerine yapılan davete icabet
etmekle yükümlüdür. Bu şekilde nöbet tutan öğretim üyelerine de 14/7/1965 tarihli ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun ek 33 üncü maddesi çerçevesinde ve eğitim görevlisi için
belirlenmiş olan gösterge rakamı üzerinden nöbet ücreti ödenir.\" düzenlemesi yer almaktadır.
46. Yataklı tedavi kurumları 13/1/1983 tarihli ve 17927 sayılı Resmi Gazete\'de
yayımlanan Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği\'nin 4. maddesinde \"Hasta ve
yaralıların, hastalıktan şüphe edenlerin ve sağlık durumlarını kontrol ettirmek isteyenlerin,
ayaktan veya yatarak müşahade, muayene, teşhis, tedavi ve rehabilite edildikleri, aynı
zamanda doğum yapılan kurumlardır.\" olarak tanımlanmıştır. Ayrıca yataklı tedavi
kurumlarında uygulanan nöbet hizmetinin normal çalışma saatleri dışında ve resmî tatil
günlerinde dışarıdan gelecek hastalarla kurum içindeki hastaların acil durumlarında tıbbi ve
bununla ilgili idari ve teknik yardımları vaktinde sağlayabilmek, olması muhtemel idari ve
teknik olaylara zamanında müdahale edebilmek amacını güttüğü görülmektedir. Nöbet
hizmeti, evde nöbet (icap nöbeti), normal, acil ve branş nöbetleri olarak dört şekilde
yürütülmektedir.
47. Bireysel başvuru formu ve eki belgelerin incelenmesinden anlaşıldığı üzere
başvurucunun uzmanlık eğitimini tamamladığı ve 2547 sayılı Kanun uyarınca Ege
Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde uzman doktor (7100 sayılı Kanun ile yapılan
düzenleme ile birlikte öğretim görevlisi) olarak görev yaptığı hususunda bir ihtilaf
bulunmamaktadır. Ayrıca başvurucunun haftalık çalışma saatleri dışında uzman doktor olarak
-yataklı tedavi kurumu olduğu konusunda tereddüt bulunmayan- Ege Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesinde nöbet tuttuğu, bunun yanı sıra icap nöbeti de tuttuğu yani İdarenin
başvurucunun iş gücünden uzman doktor olarak yararlandığı ancak 657 sayılı Kanun\'un ek
33. maddesinde sayılan kişilerden olmadığı gerekçesiyle nöbet ücretinden yararlandırılmadığı
sabittir.
48. Bu aşamada nöbet hizmetine tabi olup nöbet ücretinden yararlanan personele
bakıldığında öncelikle Sağlık Bakanlığına bağlı yataklı tedavi kurumları, seyyar hastaneler,
ağız ve diş sağlığı merkezleri, aile sağlığı merkezleri, toplum sağlığı merkezleri ve 112 Acil
sağlık hizmetlerinde nöbet tutan (uzman doktorlar da dâhil) tüm memurlar ile sözleşmeli
personelin nöbet ücretinden yararlandığı görülmektedir. Üniversitelerin yataklı tedavi
kurumlarında ise 2547 sayılı Kanun\'a tabi tıpta uzmanlık öğrencilerine, diğer memur ve
sağlık personeline nöbet ücreti ödenmektedir. Bunun yanı sıra Sağlık Bakanlığına bağlı
olmakla birlikte 3359 sayılı Kanun\'un ek 9. maddesi uyarınca Sağlık Bakanlığı ile
üniversitelerce birlikte kullanılan sağlık tesislerinde nöbet tutan öğretim üyelerine de nöbet
ücreti ödenmesine ilişkin bir düzenleme olduğu görülmektedir.
49. Bu durumda aynı sağlık kuruluşlarında nöbet hizmetine tabi olup nöbet ücretine
hak kazanan kişilerin karşılaştırma yapmaya müsait olacak şekilde benzer durumda oldukları
açıktır. Öte yandan yukarıda değinilen ilgili düzenlemelere göre diğer sağlık personeline
nöbet ücreti ödenip 2547 sayılı Kanun\'a tabi olarak çalışan uzman doktorlara ödenmemesinin
farklı muamele teşkil ettiği de kuşkusuzdur.
b. Objektif ve Makul Bir Sebebin Varlığı
50. Başvurunun incelendiği özlük haklarının tespiti ve ödenmesi hususunda devletin
belirli bir takdir yetkisinin bulunduğu kabul edilmelidir. Ayrıca benzer durumlarda farklı bir
muamelenin gerekip gerekmediği veya ne ölçüde gerektiğinin değerlendirmesi bakımından
da kamu makamlarının belirli bir takdir yetkisinin bulunduğu açıktır. Ancak bu takdir
yetkisinin mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak ayrımcılık yasağı yönünden bir sınırının olduğu
da kuşkusuzdur (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Reis Otomotiv Ticaret ve Sanayi
A.Ş., § 94).
51. Mülkiyet hakkına müdahale edilirken aynı konumdaki kişiler için farklı
muamele uygulanmasına neden olan kamu makamlarının bu farklılığı haklı kılabilecek makul
ve nesnel gerekçeler sunabilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda özlük haklarının koşullarının
belirlenmesi kural olarak kamu makamlarının takdir yetkisinde olmakla birlikte müdahalenin
nesnel ve makul bir gerekçeye dayalı olmadan ayrımcı bir şekilde uygulanmaması da
zorunludur (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Reis Otomotiv Ticaret ve Sanayi A.Ş., §
95).
52. İdare görev ve sorumluluklarını kamu görevlileri eliyle yerine getirmektedir.
Anayasa’nın 128. maddesinde de devletin kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel
kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin
gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri tarafından
yürütüleceği hükmüne yer verilmiştir. 657 sayılı Kanun\'da kamu personel rejimine ilişkin
ilkeler düzenlenmiş olup bunlardan biri, sınıflandırma ilkesidir. Sınıflandırma, kamu
hizmetleri görevlerini ve bu görevlerde çalışan devlet memurlarını görevlerin gerektirdiği
niteliklere ve mesleklere göre sınıflara ayırmaktır. Sınıflandırma ilkesi hizmetin şartları ve
memura verilecek mali hakların belirlenmesi açısından önemli olup bu ilkeyle faklı hukuki ve
mali statüde görev yapan personelin aynı çatı altında birleştirilmesi, kamu hizmetinde
çalışanlar arasında ücret adaletinin sağlanması hedeflenmiştir. 657 sayılı Kanun\'a tabi
memurlar on sınıfa ayırmış olup bunlardan biri de sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık
hizmetleri sınıfıdır.
53. Kamu makamları tarafından kamu görevlilerinin özlük haklarının belirlenmesi
noktasında çeşitli sebeplerle farklı uygulamalara gidilebilmesi mümkündür. Öncelikle kamu
personel rejimine ilişkin ilkelerin belirlenmesinin kamu otoritelerinin takdir yetkisinde
bulunduğu izahtan varestedir. Bunun yanı sıra yukarıda açıklandığı üzere kamu görevlilerinin
sınıflandırılmaya tabi tutulması ve bu sınıflandırma çerçevesinde hizmetin şartları ile mali
hakların belirlenmesine ilişkin farklı düzenlemelerin yapılması mümkündür. Bu sebeple
belirtmek gerekir ki kamu personeli arasında ortaya çıkan farklı muameleler, kural olarak tek
başına ayrımcılık yasağının ihlaline yol açmaz.
54. 2547 sayılı Kanun\'un 62. maddesinde; üniversite öğretim elemanları ve üst
kuruluşlar ile üniversitelerdeki memur ve diğer görevlilerin özlük hakları için bu kanunun, bu
kanunda belirtilmeyen hususlar için Üniversite Personel Kanunu\'nun, Üniversite Personel
Kanunu\'nda bulunmayan hususlar için ise genel hükümlerin uygulanacağı düzenlemesine yer
verilmiştir. 2914 sayılı Kanun\'un 20. maddesinde ise bu Kanun\'da hüküm bulunmayan
hâllerde 2547 sayılı Kanun ile 657 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir.
657 sayılı Kanun\'un ek 33. maddesinde; sağlık kuruluşlarında acil, yoğun bakım ve icap
nöbeti tutması nedeniyle nöbet ücreti ödemesi yapılacak sağlık personeli arasında uzman
doktorlar da sayılmıştır. Uzman doktor, bir tıp dalında gerekli ihtisası görüp uzmanlık
belgesini alan doktor anlamına gelmekte olup başvurucu da öğretim görevlisi statüsünde
akademik personel olarak görev yapmakla birlikte aynı zamanda uzman doktordur.
55. Somut olayda başvurucu, uzmanlık eğitimini tamamlamasının ardından uzman
doktor olarak atanmış olup Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde öğretim görevlisi
olarak görev yapmakta olan bir akademik personeldir. Öğretim görevlisi olarak yaptığı
görevin yanı sıra haftalık çalışma saatleri dışında uzman doktor olarak acil, yoğun bakım ve
icap nöbetleri tutmaktadır. Ancak başvurucu ile aynı şekilde haftalık çalışma süresi dışında
normal, acil veya branş nöbeti tutan 657 sayılı Kanun\'a tabi memurlar ve sözleşmeli personel
ile 2547 sayılı Kanun\'a tabi tıpta uzmanlık öğrencilerine nöbet ücreti ödenirken 2547 sayılı
Kanun\'a tabi uzman doktor olarak görev yapan başvurucuya nöbet ücreti ödenmemektedir.
Bunun yanı sıra Sağlık Bakanlığına bağlı olmakla birlikte Sağlık Bakanlığı ile üniversitelerce
birlikte kullanılan sağlık tesislerinde nöbet tutan öğretim üyelerine de nöbet ücreti
ödenmektedir.
56. Yukarıda da değinildiği üzere kamu personeli hakkında yerine getirilen hizmetin
şartları ile mali hakların belirlenmesine ilişkin farklı düzenlemelerin yapılması söz konusu
olabilir. Ancak somut olayda aynı nitelikte kamu hizmeti veren ve uzman doktorların da dâhil
olduğu 657 sayılı Kanun\'a tabi personel ile 2547 sayılı Kanun\'a tabi tıpta uzmanlık
öğrencilerine, ayrıca Sağlık Bakanlığı ile üniversitelerce birlikte kullanılan sağlık tesislerinde
nöbet tutan 2547 sayılı Kanun\'a tabi öğretim üyelerine nöbet ücreti ödenirken üniversite
hastanelerinde 2547 sayılı Kanun\'a tabi olarak çalışan uzman doktorlara nöbet ücreti
ödenmemesinin nesnel ve makul bir gerekçeye dayandırılmasını gerektirecek bir sebep
bulunmadığı görülmüş, ayrıca müdahalenin nesnel ve makul bir gerekçeye dayandığı yolunda
bir tespite ulaşılmasını gerektiren somut bir veri bulunamamıştır. Dolayısıyla kamu
otoritesinin ortaya çıkardığı farklılığın başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik ayrımcı bir
muameleye yol açtığı görülmektedir.
57. Sonuç olarak kamu makamlarının kamu personel rejimi ve buna bağlı olarak
hizmet şartları ve mali haklarının belirlenmesi bakımından geniş bir takdir yetkisi
bulunmakla birlikte somut olayın koşulları altında 657 sayılı Kanun\'a tabi uzman doktorlar ile
2547 sayılı Kanun\'a tabi uzman doktorlar arasında nöbet ücreti yönünden bir farklılık
yaratıldığı dikkate alındığında bu durumun mülkiyet hakkına yönelik ayrımcı bir muameleye
yol açtığı anlaşılmaktadır. Buna göre olayda objektif ve makul bir gerekçe gösterilmeden
mülkiyet hakkına yapılan ayrımcı müdahale nedeniyle başvurucuya aşırı bir külfet
yüklenmesine yol açılmıştır. Dolayısıyla başvuru konusu olayda mülkiyet hakkı bağlamında
ayrımcılık yasağının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
58. Bu sonuç dikkate alındığında mülkiyet hakkına ilişkin şikâyetin ayrı olarak
incelenmesine gerek bulunmamaktadır.
59. Açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa\'nın 10.
maddesinde güvence alınan ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun\'un 50. Maddesi Yönünden
60. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını
ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir.
Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında
açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
61. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin ihlal edildiğine karar
verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel
kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin
sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın
veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu
maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin
alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).
62. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna göre ihlal; idari eylem ve
işlemler, yargısal işlemler veya yasama işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının
belirlenmesi uygun giderim yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır
(Mehmet Doğan, § 57).
63. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un
50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü\'nün 79. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye
gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, § 58).
64. Buna göre Anayasa Mahkemesince ihlalin tespit edildiği hâllerde yargılamanın
yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemeleri ise Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere
gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).
65. Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması gereken şey, bir temel
hak veya özgürlüğü ihlal ettiği ya da idari makamlar tarafından bir temel hak veya özgürlüğe
yönelik olarak gerçekleştirilen ihlali gideremediği tespit edilen önceki kararını kaldırmaktır.
Derece mahkemesi, kararın kaldırılmasından sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi
kararında tespit edilen ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmak
durumundadır (Mehmet Doğan, § 60).
66. 2547 sayılı Kanun hükümlerine tabi uzman doktor olarak görev yapan
başvurucu, uzman doktor olarak tuttuğu acil, yoğun bakım ve icap nöbetlerine ilişkin nöbet
ücretlerinin ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali
istemiyle açmış olduğu davanın reddedilmesi üzerine bireysel başvuruda bulunmuştur.
67. Sonuç olarak müdahalenin temeli olan nöbet ücretlerinin ödenmesi istemiyle
yaptığı başvurunun zımnen reddedilmesi idari bir işlem niteliğindedir. Başvurucu açısından
mülkiyet hakkı bağlamında ayrımcılık yasağının idari bir işlem nedeniyle ihlal edildiği
anlaşılmaktadır. Ancak somut olayda ihlale yol açan idari eylem ve işleme karşı
başvurulabilecek kanun yolu tüketildikten sonra bireysel başvurunun yapıldığı anlaşıldığına
göre ilgili mahkemenin yeniden yargılama yoluyla tespit edilen ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldırma imkânı bulunmaktadır.
68. Daha somut olarak ihlalin nedeni, 657 sayılı Kanun\'un ek 33. maddesi ile bu
Kanun\'a atıf yapan 2547 sayılı Kanun\'un 62. ve 2914 sayılı Kanun\'un 20. maddelerinin ilgili
diğer mevzuatla birlikte mahkemelerce uygulanması sırasında ayrımcılık yasağını ihlal eden
yorum şeklinden kaynaklanmaktadır.
69. Bu durumda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden
yargılama ise 6216 sayılı Kanun\'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince
yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve
nihayet ihlal sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava
Dairesi gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
70. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 2.475 TL vekâlet
ücretinden oluşan toplam 2.769,70 TL tutarındaki yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa\'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkıyla bağlantılı
olarak Anayasa\'nın 10. maddesinde güvence alınan ayrımcılık yasağının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama yapılmak üzere İzmir 2. İdare Mahkemesine (E.2016/753, K.2017/1213)
GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
E. 294,70 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.769,70 TL
yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması
hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ
UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/7/2019
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan Hasan Tahsin GÖKCAN Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Hicabi DURSUN
Üye Kadir ÖZKAYA Üye Yusuf Şevki HAKYEMEZ